Bu sabah Creative'a attığım maile bir cevap geldi. Creative opensource sitesi'nin sorumlusu Garin Hiebert , konu ile ilgili oldukça açıklayıcı ve kibar bir cevap göndermiş.
Garin, Creative'in şu anda bütün gücü ile Vista için sürücü geliştirdiğini ve şu anda X-Fi'nin dökümantasyonunu yazabilecek durumda olmadıklarından bahsetmiş ki bence şu durum için yeterince haklılar. Sonuç olarak bir donanıma sürücü geliştirilebilmesi için yazılması gereken dökümantasyon oldukça karışık ve çok düzgün şekilde yazılması gerekiyor. Diğer yandan zaten Vista yeterince gecikmiş durumda ve donanım üreticileri de kötü sürücüler yazıp Vista'ya geçiş sürecinin hem Microsoft'a hem de kendilerine zarar vermesini istemiyorlar.
Ayrıca Garin, X-Fi nin kendine has bir mimarisi olduğunu ve bunun diğer insanların eline geçmesini pek istemediklerinden bahsetmiş ki bu durum biraz farklı. Evet X-Fi tamamen farklı bir mimariye sahip ve bunun kopyalanmasının önlenmesi Creative'e pazar liderliğini sürdürmesini sağlayacak bir avantaj fakat; tamamen açık kaynaklı olarak yaşayan bir proje olan GNU'nun buna ne diyeceğini kestirmek zor. Fakat Garin, driverlar kapalı olacak başka yolu yok demek yerine; Vista piyasaya çıktıktan sonra ekibe dökümantasyon için baskı yapmaya niyetli olduğundan bahsediyor ki bu bence iyi bir gelişme.
Sonuç olarak, Creative'deki mühendis amcalar yeni ürettikleri oyuncağın mimarisinin çalınmasından küçük çocuklar gibi korkuyorlar ve bunda da kabul edilebilir bir derecede de haklılar. Ayrıca driver konusunda açık kapı bırakmış olmaları da bence takdire şayan. Kısacası bu kapalı sürücü durumu geçici bir dönem gibi duruyor, umarım öyledir.
P.S: Keşke herkes Garin gibi konu ile ilgili olup, iletişime geçenleri ciddiye alsa, teknoloji piyasası çok daha yaşanılabilir bir hale gelir, eminim.
22 Haziran 2006
19 Haziran 2006
Virus found: Norton Antivirus
Kısa bir süre önce, yine burada, Windows'da yaşadığım sorunlardan bahsetmiş; artık bir programcı olarak Windows üzerine herhangi program yazmayı düşünmediğimden bahsetmiştim. Bugün ise bir kullanıcı olarak Windows'dan nasıl bıktığımdan bahsedeceğim.
Bugün yeni bir işe başladım. Her yeni işe başlayan insan gibi henüz bir masam, kendime ait bir bilgisayarım vs. yok doğal olarak. Oyalanmam ve sistemi öğrenmem için dökümanlara bir göz atmam istendi. Bunu yapabilmem için de, yeni Windows kurulmuş bir laptop bana geçici olarak verildi (gülmeyin çünkü bütün işler GNU/Linux üzerinden yürütülüyor çalıştığım yerde). Laptop ile ilk tanışmamız eğlenceliydi çünkü; üzerinde firefox ve thunderbird gibi şeyler vardı. Tabii bir de anti virus yazılımı. Ofis, en iyisi olsun diye Norton Antivirus satın almıştı...
Komiklikler on dakika içinde başgöstermeye başladı. İlk önce Spyware Quake adında bir program açıldı (Scheduled task idi sanırım) ve Norton çığlığı bastı: "Virus var: Spyware Quake". Norton'u saçmaladığına ikna ettikten sonra, bu sefer abuk subuk pop-uplar çıkmaya başladı. Bunların bazıları bilmemne virüsünün son versiyonu olan 2.1.403 (yada bunun gibi bir şey)ün bilgisayarıma bulaştığından bahsediyor, diğerleri mesajı iyi okumam gerektiğini, OK dersem bana bunu temizlemek için gereken yazılımın sitesine götüreceğini söylüyordu...
Biraz cebelleştikten sonra Norton'dan tam bir sistem taraması istedim ve sonuçların ortaya çıkması ile suçlu belli oldu: Norton bilgisayarımda iki tane tehdit bulmuştu. Bunların biri Spyware Quake idi ve tehlikesi orta olarak belirlenmişti. Norton silmem gerektiğini söylüyordu, kabul ettim. Diğeri ise bilmemne adında bir spyware'dı. Norton bunun tehlike oluşturmadığını ve yoksayılmasının uygun olduğunu söyledi. Ben ise silmesi konusunda ısrar ettim.
Norton, istediklerimi yaptığını ama bilgisayarımı başlatırsam geri kalan dosyaların da silineceğini söyledi. Ben de dediğini yaptım tabii.
Bilgisayarı açtığımda ne Spyware Quake (ki kendisi bir program, virüs değil) ne de o kasti yerleştirilen ve beni bir şeyler satın almaya iten adware silinmişti. Sonuç ise belli olmuştu. Norton Antivirüs, anlaşması olmayan programlar için virüs uyarısı yapıyor, anlaşmalı olduğu programların propagandacı adware programlarını kasten kendi bulaştırıyordu. Sonunda yıllardır en iyi anti virüs yazılımlarından birini üreten Symantec firması, son kullanıcıyı resmen kandırıyordu.
Symantec firması bunun yanına kalacağını düşünüyorsa sanırım satışlarının düşüşünü izlerken çok eğleneceğiz.
İyi geceler.
Güncelleme: Avast! Antivirus Home Edition, aynı bilgisayarda yaklaşık 16 tane virus buldu ve temizledi. Hmm...
Bugün yeni bir işe başladım. Her yeni işe başlayan insan gibi henüz bir masam, kendime ait bir bilgisayarım vs. yok doğal olarak. Oyalanmam ve sistemi öğrenmem için dökümanlara bir göz atmam istendi. Bunu yapabilmem için de, yeni Windows kurulmuş bir laptop bana geçici olarak verildi (gülmeyin çünkü bütün işler GNU/Linux üzerinden yürütülüyor çalıştığım yerde). Laptop ile ilk tanışmamız eğlenceliydi çünkü; üzerinde firefox ve thunderbird gibi şeyler vardı. Tabii bir de anti virus yazılımı. Ofis, en iyisi olsun diye Norton Antivirus satın almıştı...
Komiklikler on dakika içinde başgöstermeye başladı. İlk önce Spyware Quake adında bir program açıldı (Scheduled task idi sanırım) ve Norton çığlığı bastı: "Virus var: Spyware Quake". Norton'u saçmaladığına ikna ettikten sonra, bu sefer abuk subuk pop-uplar çıkmaya başladı. Bunların bazıları bilmemne virüsünün son versiyonu olan 2.1.403 (yada bunun gibi bir şey)ün bilgisayarıma bulaştığından bahsediyor, diğerleri mesajı iyi okumam gerektiğini, OK dersem bana bunu temizlemek için gereken yazılımın sitesine götüreceğini söylüyordu...
Biraz cebelleştikten sonra Norton'dan tam bir sistem taraması istedim ve sonuçların ortaya çıkması ile suçlu belli oldu: Norton bilgisayarımda iki tane tehdit bulmuştu. Bunların biri Spyware Quake idi ve tehlikesi orta olarak belirlenmişti. Norton silmem gerektiğini söylüyordu, kabul ettim. Diğeri ise bilmemne adında bir spyware'dı. Norton bunun tehlike oluşturmadığını ve yoksayılmasının uygun olduğunu söyledi. Ben ise silmesi konusunda ısrar ettim.
Norton, istediklerimi yaptığını ama bilgisayarımı başlatırsam geri kalan dosyaların da silineceğini söyledi. Ben de dediğini yaptım tabii.
Bilgisayarı açtığımda ne Spyware Quake (ki kendisi bir program, virüs değil) ne de o kasti yerleştirilen ve beni bir şeyler satın almaya iten adware silinmişti. Sonuç ise belli olmuştu. Norton Antivirüs, anlaşması olmayan programlar için virüs uyarısı yapıyor, anlaşmalı olduğu programların propagandacı adware programlarını kasten kendi bulaştırıyordu. Sonunda yıllardır en iyi anti virüs yazılımlarından birini üreten Symantec firması, son kullanıcıyı resmen kandırıyordu.
Symantec firması bunun yanına kalacağını düşünüyorsa sanırım satışlarının düşüşünü izlerken çok eğleneceğiz.
İyi geceler.
Güncelleme: Avast! Antivirus Home Edition, aynı bilgisayarda yaklaşık 16 tane virus buldu ve temizledi. Hmm...
Sound Blaster X-Fi için GNU/Linux Sürücüleri
Creative, bir çok ürününün (ses kartları, kameralar, MP3 çalarlar, vb.) GNU/Linux altında düzgün çalışabilmesi için ürün spesifikasyonlarının tümünü ya da bir kısmını ilgili kod yazan insanlara vermesi ya da herkese açması ile benim gönlümde her zaman farklı bir yerdedir. Fakat son çıkardıkları X-Fi serisi ses kartları için böyle bir hamlede bulunmamış olmaları uzun zamandır kafamda soru işaretleri yaratmaktaydı.
Bu kartlar sıradan kartlara göre çok daha fazla işlem gücü ve çok farklı bir mimari bulundurduğundan dolayı reverse engineer edilerek sürücüsü yazılması pek mümkün olan kartlar değiller ve bu yüzden bir çok GNU/Linux kullanıcısı ve ciddi anlamda ses kartına ihtiyaç duyan insanlar (müzisyenler, müzik dinlemeyi sevenler ya da 7/24 film seyredenler) bu kartı alıp kullanamıyordu.
Creative 18 mayıs 2006 da, X-Fi kartları için kapalı kodlu bir driver yazmaya karar verdiğini, bu driver'ın kartın tüm özelliklerini kullanabileceğini (EAX, kayıt, midi vs.) ve driver'ın 2007 ortalarında elimizde olacağını duyurdu. Haber çok güzel aslında. Yeni bir kart için yeni driverlar. Oldukça geç bile olsa... ama; bu driverların kodları neden kapalı? Açıkçası merak etmekteyim ve bu konu hakkında bir mail atıp cevabını sizinle paylaşacağım. Acaba Creative Labs, teknolojilerini kaybetmekten mi korkuyor yoksa, amaç GNU/Linux'u baltalamak mı?
İyi geceler.
Bu kartlar sıradan kartlara göre çok daha fazla işlem gücü ve çok farklı bir mimari bulundurduğundan dolayı reverse engineer edilerek sürücüsü yazılması pek mümkün olan kartlar değiller ve bu yüzden bir çok GNU/Linux kullanıcısı ve ciddi anlamda ses kartına ihtiyaç duyan insanlar (müzisyenler, müzik dinlemeyi sevenler ya da 7/24 film seyredenler) bu kartı alıp kullanamıyordu.
Creative 18 mayıs 2006 da, X-Fi kartları için kapalı kodlu bir driver yazmaya karar verdiğini, bu driver'ın kartın tüm özelliklerini kullanabileceğini (EAX, kayıt, midi vs.) ve driver'ın 2007 ortalarında elimizde olacağını duyurdu. Haber çok güzel aslında. Yeni bir kart için yeni driverlar. Oldukça geç bile olsa... ama; bu driverların kodları neden kapalı? Açıkçası merak etmekteyim ve bu konu hakkında bir mail atıp cevabını sizinle paylaşacağım. Acaba Creative Labs, teknolojilerini kaybetmekten mi korkuyor yoksa, amaç GNU/Linux'u baltalamak mı?
İyi geceler.
05 Haziran 2006
Düşüncelere değer vermek
Kimseye söylemeyin, artık commentler açıldı. E yazsanıza. Ne duruyorsunuz?
Bir de temayı değiştirdim canlı olsun diye. Umarım beğenirsiniz...
Bir de temayı değiştirdim canlı olsun diye. Umarım beğenirsiniz...
03 Haziran 2006
Üslubun getirdikleri...
Geçtiğimiz günlerde Linux Gezegeni'nde linkteki girdi yapıldı. Bu entry'nin hedefi ileriseviye'de yazan Emre Sevinç'ten ve onun blogundan başkası değildi. Bu, O'nun blog girdileri ile ilgili görüp duyduğum en sert tepkiydi.
Bu blog esasında egzotik programlama dilleri, teorilerin kullanım amaçları vb. konular için açılmış olsa da; haklı şekilde Emre Sevinç'in en sevdiği şeyi, LISP'i anlatıyor en çok. Her girdi, bir LISP konferansı ya da bir teorinin LISP ile uygulanmasına dair örnekler içeriyor. Bunda hiç bir yanlış yok. İnsan istediği dili sevebilir, istediği konuyu blogunda işleyebilir. Peki nedir bu tepkiyi ortaya çıkaran, insanların sabır limitlerinin ötesine geçen?
Doğruyu söylemek gerekirse Emre'nin (böyle dediğim için kızmayacağını umuyorum) blog'unu ben de okuyorum. İşlediği konu(lar/y)a merakım olsa da blogu çok rahat okuyabildiğim söylenemez. Emre'nin üslubu ve anlatım tarzı durumu bu hale getiren yegane şey maalesef...
(İki paragraf arası not: Benim blogumda 24 mart'ta yazılmış olan bu yazı da esasında Emre'nin Bilgi Üniversitesi CS-Discuss mailing listine attığı bir yazıya cevaben yazılmış, önce listeye gönderilmiş, daha sonra da buraya eklenmiştir. Yazıda, kendisini rencide etmemek adına hiç bir şekilde ne adını ne de ona ulaşılabilecek bir adresi vermemiştim.)
Evet ne demiştik? Anlatım tarzı, evet. Emre'nin anlatım tarzı'nın blogunu okunamaz ve sinir bozucu hale getirdiğinden bahsetmiştim. Peki nedir bu üslup, nasıl sinir bozucu olabiliyor?
Emre'nin sinir bozuculuğu LISP'i sevmesinden, Tekdüze bir blog olmasından, bir caz parçasını LISP ile bağlayabilmesinden gelmiyor. Bu sinir bozuculuk, "ben biliyorum, ben söylüyorum ve evet, sizi eziyorum" havasından kaynaklanıyor. Emre bunu istemiyor olabilir ama; maalesef bu şekilde yazıyor. Blogunda her zaman ulu programlama dili LISP ve minik ve ezik köleleri diğer programlama dilleri var.
Emre'ye göre her şey LISP de bitiyor. Bütün programlama dilleri LISP den türetilme, LISP uğraşılırsa en hızlı, gurusu olunursa bütün dünyanın anahtarı... Bazı insanlar "LISP-aware" programlama ortamlarında 15dk içinde web server yazıyorlar ama ufak bir sorun var. Kodu siz değil bilgisayar yazıyor, ve LISP syntaxı yüzünden okunamaz bir şekilde yazıyor. Arkada çalışan kod ise Apache. Yeni bir şey yok yani.
İnsanları ve beni delirten şey de bu işte. Birileri diğer programlama dilleri ile ülkeyi, dünyayı değiştirıyor (Pardus); Emre ise burada diğer insanların yaptıklarını ve başkarının bulduklarını anlatıp, savunuculuğunu yapıyor. O da lazım ama; bu şekilde değil.
Ben şahsen Emre'nin LISP'te bugün blogunda kendi yaptığı şeyleri, kendi özgün düşncelerini (kişisel "kıssadan hisse" ve "bir yıl içinde ben bunları öğreneceğim" lerini değil) ve kendi üretimlerini görmek; "X, Y dilinide bu şeklde yapılırken; bu X, LISP'te Z şekilde daha rahat ve daha hızlı yazılabiliyor ya da, LISP bu konuda yetersiz bence siz bunu Y de yazmaya devam edin." tarzı şeyler okumak, kendi yaptıklarını görmek istiyorum (Ayrıca araya sıkıştırmak istiyorum, bir şeyin diğerinden kötü olması çok doğaldır. Benim yeni projem T|Storm'un ilk versiyonu, konvansiyonel sıkıştırma algoritmalarına göre ancak %35-40 efektif ama; olsun, ilk üreten biziz, geliştirip açacak olan da. Sonra başkaları geliştirecek belki?).
Son söz olarak söylemek istediğim şey Emre: Biraz daha objektif, daha hoş görülü, daha uysal ve esnek yazılar yazman. En iyi programlama dili, amacına o anda en çok hizmet edenlerin arasında senin en sevdiğindir ama maalesef, bir C++, bir LISP tek başına bütün dünyayı ele geçiremiyor...
İyi günler.
Bu blog esasında egzotik programlama dilleri, teorilerin kullanım amaçları vb. konular için açılmış olsa da; haklı şekilde Emre Sevinç'in en sevdiği şeyi, LISP'i anlatıyor en çok. Her girdi, bir LISP konferansı ya da bir teorinin LISP ile uygulanmasına dair örnekler içeriyor. Bunda hiç bir yanlış yok. İnsan istediği dili sevebilir, istediği konuyu blogunda işleyebilir. Peki nedir bu tepkiyi ortaya çıkaran, insanların sabır limitlerinin ötesine geçen?
Doğruyu söylemek gerekirse Emre'nin (böyle dediğim için kızmayacağını umuyorum) blog'unu ben de okuyorum. İşlediği konu(lar/y)a merakım olsa da blogu çok rahat okuyabildiğim söylenemez. Emre'nin üslubu ve anlatım tarzı durumu bu hale getiren yegane şey maalesef...
(İki paragraf arası not: Benim blogumda 24 mart'ta yazılmış olan bu yazı da esasında Emre'nin Bilgi Üniversitesi CS-Discuss mailing listine attığı bir yazıya cevaben yazılmış, önce listeye gönderilmiş, daha sonra da buraya eklenmiştir. Yazıda, kendisini rencide etmemek adına hiç bir şekilde ne adını ne de ona ulaşılabilecek bir adresi vermemiştim.)
Evet ne demiştik? Anlatım tarzı, evet. Emre'nin anlatım tarzı'nın blogunu okunamaz ve sinir bozucu hale getirdiğinden bahsetmiştim. Peki nedir bu üslup, nasıl sinir bozucu olabiliyor?
Emre'nin sinir bozuculuğu LISP'i sevmesinden, Tekdüze bir blog olmasından, bir caz parçasını LISP ile bağlayabilmesinden gelmiyor. Bu sinir bozuculuk, "ben biliyorum, ben söylüyorum ve evet, sizi eziyorum" havasından kaynaklanıyor. Emre bunu istemiyor olabilir ama; maalesef bu şekilde yazıyor. Blogunda her zaman ulu programlama dili LISP ve minik ve ezik köleleri diğer programlama dilleri var.
Emre'ye göre her şey LISP de bitiyor. Bütün programlama dilleri LISP den türetilme, LISP uğraşılırsa en hızlı, gurusu olunursa bütün dünyanın anahtarı... Bazı insanlar "LISP-aware" programlama ortamlarında 15dk içinde web server yazıyorlar ama ufak bir sorun var. Kodu siz değil bilgisayar yazıyor, ve LISP syntaxı yüzünden okunamaz bir şekilde yazıyor. Arkada çalışan kod ise Apache. Yeni bir şey yok yani.
İnsanları ve beni delirten şey de bu işte. Birileri diğer programlama dilleri ile ülkeyi, dünyayı değiştirıyor (Pardus); Emre ise burada diğer insanların yaptıklarını ve başkarının bulduklarını anlatıp, savunuculuğunu yapıyor. O da lazım ama; bu şekilde değil.
Ben şahsen Emre'nin LISP'te bugün blogunda kendi yaptığı şeyleri, kendi özgün düşncelerini (kişisel "kıssadan hisse" ve "bir yıl içinde ben bunları öğreneceğim" lerini değil) ve kendi üretimlerini görmek; "X, Y dilinide bu şeklde yapılırken; bu X, LISP'te Z şekilde daha rahat ve daha hızlı yazılabiliyor ya da, LISP bu konuda yetersiz bence siz bunu Y de yazmaya devam edin." tarzı şeyler okumak, kendi yaptıklarını görmek istiyorum (Ayrıca araya sıkıştırmak istiyorum, bir şeyin diğerinden kötü olması çok doğaldır. Benim yeni projem T|Storm'un ilk versiyonu, konvansiyonel sıkıştırma algoritmalarına göre ancak %35-40 efektif ama; olsun, ilk üreten biziz, geliştirip açacak olan da. Sonra başkaları geliştirecek belki?).
Son söz olarak söylemek istediğim şey Emre: Biraz daha objektif, daha hoş görülü, daha uysal ve esnek yazılar yazman. En iyi programlama dili, amacına o anda en çok hizmet edenlerin arasında senin en sevdiğindir ama maalesef, bir C++, bir LISP tek başına bütün dünyayı ele geçiremiyor...
İyi günler.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)